Muhasebe müdürü bir bayanı çağırıp, tam tamına hesap yaptırdı. Aylardır alamadığım bütün parayı ve ilaveten yeni siparişlerinin de hesaplandığını söyleyip, peşdirenme parasını bir zarf içersinde bana uzattı. Almış olduğum para nerdeyse arabamın yarı parası kadardı. Heyecandan, şaşkınlıktan gözlerim karardı. Bir yudum su istedim, teşekkür edip hakkımı helal ettim. Yürüyorum koridorda. Elhamdülillah dedim bilmiyorum valla kaç kez. Arabada teyzem çenesini ve ellerini bastonuna ykatiyenmış, dudakları kımıldıyor. Galiba yakarış ediyor. Sonrası Sonrası malum olmuştur galiba size. Girdik koca bir markete, kim bilir hiç görmemiştir daha evvelce teyze. Et de aldık, un da. Kahvaltılıkta aldık, karpuz da. Doldurduk valla ne varsa. Bugün bir yıl oldu. Her ay, aynı gün teyzenin tüm dertlerini görüyoruz. Artık ben gitmiyorum. Bir sürü çalışanım var, onlar ile yolluyorum. Çünkü ne vakit gitsem bir sürü yakarış ediyor, oğlum sana bir çay yapayım diyor. Utanıyorum ben de. Geçen ay bir kağıttım uzattım eline. Olurda bigün gelen eğer olmazsa, benim işyerimin adresi yazıyor işte bu kağıtta. Kapımızı çal ne olursa olsun. Gereken yapılacak sana, ben yoksam da. Tembihledim doğal eşimi ve çocuklarımı. Dedim onlara ben ölsem de teyzeyi katiyen bırakmayın, tamam mı? Hatta bir fotoğrafını da çekmiştim. Duvarda aslolanıdır her daim. O teyzemiz vasıtası ile bugün rızkımız geliyor bence. Bırakmaz katiyen çocuklarım teyzeyi, ben ölsem bile… İşte sadaka bu tür bir şeydir.. Bir muhtacın elini tutanı Tanrı hiç bırakır mı sanırsınız? Yeter ki siz yardım edin sevin sevdirin Tanrı hiç darda koyar mı seni?